21 Şubat 2010 Pazar

Unutulmayan Slowlar


Bazen bir şarkı mutlu etmeye yeter insanı. Hele maziyi hatırlatıyorsa ve hatırlayınca gülümsediğin anılarsa bunlar...
Bazı albümler vardır, çocukluğunuzda ya da ilk gençliğinizde çok dinlediğiniz ve aradan çok uzun zaman geçtiğinde, günün birinde bir yerde denkgelip dinlediğinizde gülümsediğiniz ve baştan sona tekrar dinlemek istediğiniz. 'Anılar 9' benim için böyle bir albüm. Şimdi bile her dinlediğimde müziğiyle bütünleştiğim ve yaşamımdan bir parça gibi. Babamın sayesinde tanıştığım eşşiz albüm. Hala orjinal haliyle elimde ve en değerli köşemde.
Dinlemekten bıkmadığım, müziğiyle herşeyi hissettiğim...
'Anılar 9 Unutulmayan Slowlar'
Eğer hala dinlememiş olanlarınız varsa, hayatınızda dönem dönem dinlemek isteyeceğiniz ve unutulmazlarınız arasına girebilecek bir albüm. Hele ki orjinalini bulabilirseniz mükemmel olur, kasetten dinlemek albümü çok daha farklı kılıyor.
Dedim ya benden tavsiye, dinleyenlerin ve yeni dinleyecek olanların yorumlarını bekliyorum.
Sevgiyle Kalın

16 Şubat 2010 Salı

ROMANTİK KOMEDİ

Söylenebilecek çok fazla söz yok. Tek kelimeyle mükemmeldi.Gülmekten yoruldum diyebilirim. Eşimle birlikte sevgililer gününde izledik ve çok iyi bir seçim yaptığımızı düşünüyorum.Mutlaka gidin, sakın kaçırmayın.Çok eğleneceksiniz.

13 Şubat 2010 Cumartesi

SEDEF ÇİÇEĞİ

Mahkeme salonunda, seksen yaslarindaki yasli çiftin durumu içler acisiydi.Adam inatçi bakislarla, suskun ninenin aglamaktan iyice çukurlasmis gözlerini ve bikkin bakislarini süzüyordu.Hakim tok sesiyle, yasli kadina: "Anlat teyze, neden bosanmak istiyorsun?" Yasli kadin, derin bir nefes çektikten sonra bas örtüsüyle agzini aralayip, kisilmis sesiyle konusmaya basladi."Bu herif yetti gayri, 50 yildir bezdirdi hayattan..." Sonra uzunca bir sessizlik hakim oldu, mahkeme salonunda... Sessizlik, bu tür haberleri her gün manset yapan gazetecilerden birinin flasiyla bozuldu. Kim bilir nasil bir manset atacaklardi, yasanmis 50 yilin ardindan? Çok sayida gazeteci izliyordu davayi... Kadin neler diyecekti ? Herkes, onu dinliyordu. Yasli kadinin gözleri doldu ve devam etti: "Bizim bir sedef çiçegi vardi çok sevdigim... O bilmez... 50 yil önceydi.. O çiçegi bana verdigi çiçekler arasindan kopardigim bir yapragi tohumlamistim, öyle büyüttüm. Yavrumuz olmadi onlari yavrum bildim. Bir süre sonra çiçek kurumaya basladi.O zaman adak adadim. Her gece günes açmadan önce, bir tas suyla sulayacagim onu diye... Iyi gelirmis derlerdi. 50 yil oldu, bu herif bir gece kalkip bir kerede bu çiçegi ben sulayayim demedi. Taa ki geçen geceye kadar...O gece takatim kesilmis uyuyakalmisim... Ben, böyle bir adamla 50 yil geçirdim. Hayatimi, umudumu, herseyimi verdim. Ondan hiçbirsey görmedim. Bir kerecik olsun, benim bildigim görevlerden birisini yapmasini bekledim.Onsuz daha iyiyim, yemin ederim." Hakim yasli adama dönerek; "Diyecegin birsey var mi, baba?" dedi. Yasli adam bastonla zor yürüdügü kürsüye, o ana kadar suçlanmis olmanin utangaçligini hissettiren yüz ifadesiyle, hakime yöneldi. Tane tane konustu: "Askerligimi Reisicumhur köskünde bahçivan olarak yaptim. O bahçenin, görkemli görünümüyle büyümesi için emeklerimi verdim. Fadime'mi de orada tanidim. Sedefleri de... Ona en güzel çiçeklerden buketler verdim. Ilk evlendigimiz günlerin birinde, boyun agrisi nedeniyle, onu hekime götürdüm. Hekim çok uzun süre uyanmadan yatarsa; boynundaki kireç sertlesir, kötülesir dedi. Her gece uykusunu bölüp uyansin, gezinsin dedi. Hekimi pek dinlemedi bizim hatun... Lafim geçmedi... O günlerde, tesadüf, bu çiçek kurumaya yuz tuttu. Ben ona: "Gece çiçek sularsan geçer dedim. Adak dilettim... Her gece onu uyandirdim ve onu seyrettim. O sevdigim kadini, yavrusu bildigi çiçekleri sularken seyrettim. Her gece, o çiçek ben oldum sanki..." dedi adam. O yastaki bir adamdan beklenmeyecek ifadelerle... "Her gece, o yattiktan sonra uyandim. Saksidaki suyu bosalttim. Sedef, gece sulanmayi sevmez, hakim bey... Geçen gece de... Yaslilik... Ben de uyanamadim. Uyandiramadim... Çiçek susuz kalirdi ama kadinimin boynu yine azabilirdi. Suçlandim...Sesimi çikartamadim..." O anda gazeteciler dahil, mahkeme salonundaki herkes agliyordu...

Bu öyküyü günceliçerik.blogcu dan aldım.

Tatil BittiArtık Buradayıııımmm...

On beş günlük tatilin ardından buradayım. Aslında epey uzun bir tatil ama yine çok çabuk geçti sanki. Tatilde zorlu kış koşullarına rağmen gezmeyi ve alışveriş yapmayı başardım :) Aynı zamanda dinlendim de. Vee okul saatlerine denk gelen, izleyemediğim programları izledim hemen hemen hergün. Hergün deniz manzaralı penceremizin önünde türk kahvemizi içtik annemle( o güzelim köpüklü kahvelerin resmini de çekmiştim ama ekleyemedim maalesef). En büyük zevklerimden biridir. Resmen kahve tutkunuyum. Hele bir de ılık bir kış günüyse ve penceremden içeri sıcak bir güneş demeti gelmişse değmeyin keyfime. Kedi gibi kurulurum koltuğuma kaldırabilene aşkolsun. Kış güneşinin tadına varırım. Yalnızsam bir de kitabımı alırım elime, dünyanın en mutlu insanıyım o an.
Daha neler yapmadım ki. Sinemaya gitme fırsatım da oldu. 'Ejder Kapanı' sinemadan çıktıktan sonra keyiflendiğiniz, kahkahalar attığınız bir film değil, aksine düşündüren ve bazı acı gerçekleri gördüğünüz, hüzünlendiğiniz bir filmdi. Kitaplara bakma fırsatım da oldu fazlasıyla. Her ne kadar aradıklarımı bulamamış olsam da :( Ayşe Kulin'in 'Bir Gün' adlı romanını aldım. Genelde yaptığım gibi okunmuş,orjinal ama ikinci el. Bir de eşimin sahaflardan benim için seçtiği yaşanmışlık dolu 'Kerime Nadir' kitaplarını da sayarsak üç tane daha kitabım oldu.Okudukça sizinle paylaşacağım.
Sevgiyle Kalın

BAŞKA DİLDE 'AŞK'


İzlediğim en keyifli filmlerden biriydi.Çok çok çok beğendim. Toplumda bugüne kadar hep farklı yorumlanan ve önyargılı olunan bir konu filmde bambaşka bir şekilde çıkıyor karşınıza. O 'özel insanlar' la empati kurabileceğiniz ve çok keyif alacağınız bir film. Kesinlikle gitmelisiniz. BEN bir kez daha izlemek isteyenlerdenim :)




19/01/2010

Gece'nin Kanatları


Konunun işlenişi bakımından çok etkilendiğimi söyleyemem ama çok doğal bir filmdi.Bazı filmlerin etkisi uzun süre devam eder ve üzerinde düşünmek istersiniz. Gecenin Kanatları o etkiyi yaşatmadı bana ama bunda filme gitmeden önce oyuncuların düşüncelerini dinlemiş olmamın etkisi olabilir.Filme gittiğimde, film hakkında fazlaca bilgiye sahiptim.Ama izlenmeye değer. Bu yıl fazlaca türk filmi gösterime girecek ve ben imkan buldukça gideceğim.

11/01/2010

Seven Ne Yapmaz?


Türk filmi tadında (ki öyle) çok keyifli ve bir solukta okuyabileceğiniz bir aşk hikayesi. Aslında Kerime Nadir'in ilk okuduğum kitabı 'Dehşet Gecesi' idi ve kitabın arkasında 'sakın onu geceleri okumayın' yazıyordu...Yorum sizin eğer hiç okumadıysanız büyük ustanın kitaplarından birini hemen seçin derim.
08/02/2010

Moskof Cariye Hürrem


Aslında itiraf etmek gerekirse kalın kitaplar beni hep ürkütmüştür ya sıkılır da okuyamazsam diye(ki çok da sıkılsam asla bir kitabı yarım bırakmam ama okumak eziyet olur bilmem benim gibi düşünenler var mıdır?) ama bu kitap gerçekten hoş ve sürükleyici.Okurken 'peki şimdi ne olacak?' demekten kendinizi alamıyorsunuz. Aslında Hürrem açısından bakıldığında çok farklı boyutlarda incelenebilecek ve bir kadının sorunlara kendince çözüm arayışını gördüğünüz bir roman. Bence kesinlikle okuyun derim. Kitap bittikten sonra 'Safiye Sultan' serisini de okumak istedim ama bulabilene aşkolsun, aramadığım yer kalmadı :(


08/02/2010

GÜNEŞ YİYEN ÇİNGENE


'Terkeden, aslında ilk önce terkedilendir.'
'Bir insanın kendini böyle kesin biçimde ikiye ayırabilmesinin faturası nedir acaba?'
'Ne evlenip, eski dostlarından elini eteğini çekecek şişirme bir kişilik, ne evliliğe karşı olduğunu yırtınıp, sonra ilk fırsatta çiçeklerle süslü bir arabaya kurulup, gelinliğinin fiyatıyla için için gurur duyacak bir sahte bağımsız ne de erkek düşmanı yanlış bir feminist!'
'Yaşam aslında bir, öncelikli seçim meselesidir!'
'Aşkın açık formülü; ortak amaçlara, benzer yollardan erişmeyi planlayan iki kişinin uygun şartlarda biraraya gelmesidir.'


10/01/2010

GENİŞ ZAMANLAR


İçinde farklı öyküler olan çok sürükleyici bir kitap. Neredeyse bir günde bitirecektim. Okurken hem merak ediyor hem de ne kadar gerçekçi olduğunu farkediyorsunuz. Yaşanan 'acı gerçekler'i çok güzel anlatmış.Keyif aldığım hiç sıkılmadığım bir kitaptı.


25/12/2009

Şimdiki Çocuklar Harika


Aziz Nesin'in okuduğum ikinci kitabıdır 'Şimdiki Çocuklar Harika'.İlki 'Havadan Sudan' adlı kitabıydı.Onu da okurken çok güldüğüm yerler olmuştu. Bu kitabıda okuyucuyu gerçekten gülümsetmeyi hatta yer yer kahkaha attırmayı başarıyor.Dili çok akıcı.Okuyucuyu gülümsetse de daha çok mesaj vermek için yazılmış.Anne, baba ve öğretmenlerin kendilerini çocukların gözünden görmelerini sağlıyor.Bunu yapmak gerçekten zor olsa gerek ama bu kitap amacına fazlasıyla ulaşmış ve okuduğum, hakkını veren kaliteli bir kitap.Anne, baba ve öğretmenlere şiddetle tavsiye ederim.

25/12/2009

EN SEVDİĞİM; AŞURE




Malzemeler:
1 kg buğday
250 gr nohut
250 gr fasulye
Yarım kg kadar kuru kayısı
Kuru incir
Yarım kg tuzsuz fıstık
Yarım kg tuzsuz badem
Yarım kg ceviz
1 adet portakal
1 adet portakalın kabuğu
1 adet limonun kabuğu
1 adet elma (kırmızı, tatlı olanlarından)
1 çorba kasesi kadar çekirdeksiz kuru üzüm
1 çorba kasesi çekirdekli siyah üzüm ve kuş üzümü karışımı
1 avuç kadar pirinç
1 avuç kadar bulgur
1 tutam tuz
2 su bardağı süt
3 çorba kaşığı kadar buğday nişastası
2 kg şeker

Süslemek İçin;
Susam
Çörekotu
Tarçın
Hindistan Cevizi
Nar

Hazırlanışı:
Buğday, fasulye ve nohut akşamdan ıslatılır. Ertesi gün tüm bunlar sıra ile düdüklü tencerede pişirilir. İlk önce buğday pişirilir ardından diğerleri pişirilir. Bu sırada kayısı ve incirler 3-4 parçaya ayrılır. Kayısı ve incirler ayrı ayrı biraz suda çok az haşlanırlar.(Kayısı kaynama suyuyla birlikte eklenir fakat incirin suyu aşurenin rengini bozacağından suyu dökülerek sadece incir eklenir.) Üzümlerin çöpleri ayıklanır, fıstıkların da kabukları temizlenir.Portakal ve limon kabukları ince ince doğranır.Elma ve portakal da ince ince dilimlenir.Cevizler elimizle iri parçalara ayrılır.Aşureyi yapacağımız tencereye önce buğday ardından da diğer bakliyatlar alınarak ara ara karıştırılarak pişirilmeye başlanır.Bulgur ve pirinç de eklenir.Daha sonra tek tek listede yazan malzemeler eklenmeye başlanır.
Portakal ve limon kabuğu aşureye farklı bir aroma verir. Süt ise hem kıvam verir hem de çerezlerden dolayı aşurenin kararmasını önler.Süt kesilmemesi için biraz ısıtılarak ilave edilmelidir.Nişasta ise önce biraz suda ezilmeli ardından aşurenin suyundan alınarak ılık hale getirilmeli ve daha sonra aşureye eklenmelidir.Nişasta da aşureye kıvam verecektir.Bu şekilde biraz kaynatıp tam olarak piştiğinden emin olunca ocaktan alınıp servis yapılabilir.

NOT: Üzerini süslemekte kullanacağımız susam ve çörekotunu biraz kavurursak daha lezzetli olacaktır. Badem ise biraz suda çok az süre ile kaynatılmalı ve kabukları soyulduktan sonra aşureye ilave edilmelidir.
Benim verdiğim ölçü ile çok miktarda aşure elde ediliyor.Ben bu miktarda, çerezi bol ve şekerli sevdiğim için böyle tercih ettim.Siz ölçüleri azaltabilirsiniz.AFİYET OLSUN
30/12/2009

Farklı bir hediye...




Hediyemde biraz emek olsun istiyorsanız bir önerim var. Hele de yeni yıl yaklaşırken 2010 Ajandası ile yapabileceğiniz güzel bir hediye. İhtiyacımız olan kişiye özel bir defter, ajanda ya da fotoğraf albümü olabilir. Bunu hazırladıktan sonra zevkine uygun saten kurdela seçmeliyiz. Seçilen kurdelalar defterin uzunluğundan biraz daha fazla olacak şekilde kesilir ve sıra sıra birbirinin üzerine binecek şekilde sıcak silikon ile yapıştırılır. İlk ve son sayfalar kurdelaların fazlalıklarını kapatmak için yapıştırılır. Sonrası ise sizin zevkinize kalmış nasıl süslemek isterseniz.Derya Baykal'ın kitabında görmüştüm hemen denedim. 'Yaşananların Ölümsüzlüğünde Katkım Olsun' diye hediye ettim.

14/12/2009

Kişiye Özel Bir Çerçeve İsteyenlere...


Bu tamamen kendi tasarımım.

İhtiyacımız olan malzemeler:
Yarım mukavva
İstenilen renklerde elişi kağıdı
1 adet asetat kağıdı
Süslemek için pul
İstenilen renkte saten kurdela
Silikon
Mukavva istenilen çerçeve ebatında olacak şekilde iki adet kesilir. Bir tanesinin ortası ister resmin büyüklüğünde istenirse de oval olarak kesilir.İki parça da elişi kağıdı ile kaplanır.Çerçevenin ön yüzü olacak bölüme asetat kağıdı yapıştırılır(cam görevi görmesi için)Bunları birbirine yapıştırmadan önce herbir parçanın üç tarafına mukavvadan şeritler yapıştırılarak boşluk oluşturulur. Tüm bunlar yapıldıktan sonra iki parça birbirine yapıştırılır.Böylece şerit yapıştırılmayan dördüncü kenardan resim konulabilecektir. Arkasına da ayak yapılır.Ayak iki tarafındanda düz olarak kesilirse hem yatay hem de dikey olarak kullanılabilir.Son olarak da üzeri süslenir. Ben pul ve saten kurdeladan yaptığım gülleri kullandım.Siz nasıl yapmak isterseniz.Dilerseniz renkli tüyler de kullanabilirsiniz.
18/12/2009

ÇİKOLATA KUTUSU




Teneke parfüm kutusunu değerlendirmek istedim ve ortaya böyle birşey çıktı. Bu takı kutusu olarak da kullanılabilir ama ben içini kaplamadım ve çikolata kutusu yaptım.Tercih sizin. İstenilen renkte saten kumaş,tül ve silikon tabancası ile kaplanan kutuyu kelebek ve tüylerle süsledim. Beğenenleriniz olabilir. Yorumlarınızı bekliyorum.

02/01/2010

Bu da kendim için :)



Daha önce 'Farklı Bir Hediye' başlıklı yazımda defter ve ajandaların süslenerek nasıl bu hale getirildiğini anlatmıştım. Beni bu fikirle tanıştıran Derya Baykal'a çok teşekkür ediyorum. Gerçekten çok güzel hediyelikler yapılabiliyor. Hediye amaçlı çok yaptım ama kendim için hiç yapmamıştım. Bugün kendime bir tane yaptım. Nasıl olmuş?

02/01/2010

HER SENE BAŞKA RENK...





















Ahşap görünüme sahip olan televizyon altını sprey boyalarla koltuklarıma uyacak şekilde boyadım. Görüntü olarak çok hoş gözüküyor hem de sıradan mobilyalara benzemiyor ayrıca el emeği de var. Hepsi bu kadar sadece sprey boya ile yapabileceklerinize bir örnek de benden.


02/01/2010

KIZ BEBEKLER İÇİN HEDİYE :)



İşte bu da yine defter kaplama yöntemi ile yapılan bir albüm. Kız bebekler için olanına bir örnek. Erkek bebekler için daha farklı modeller yapılabilir. Aynı teknikle düğün albümü ve nikah anı defteri de yapılabilir. Bunlar için beyaz sedefli kurdelalar, parlak taşlar,tüller, beyaz tomurcuk güller vs. kullanılabiliyor.

05/01/2010

Eski Dostum!!!!!!!!!


O kadar mutluyum, o kadar mutluyum ki anlatamam. Siyah düz saçlıydı o, asi, fanatik, saf, arkadaş, dost...
Yıllar sonra yeniden. On yıl, tam on yıl sonra yeniden. Ne çok özlemişim meğer...
Sıra arkadaşımdı ortaokulda,dostumdu, gitti, mektup arkadaşım oldu. Rüzgar esti sonra, daha da şiddetli savrulduk ayrı yönlere, yörelere. Uzun sürdü esintisi. Taa neden sonra farkettik birbirimizi nasıl olup da kaybettiğimizi. Bir ipucu yakaladım sonra. Yıllar sonra. Sürdüm izini. Ondan önce buldum en saf zamanlarımı, bu zamanlara şahit olanımı. Nostalji yaptık biraz, biraz günümüzden...
Canım arkadaşım; on yıl sonra yine bulduk birbirimizi, tekrar kaybetmemek dileğiyle...
Yeniden Hoşgeldin Özlem.
05/01/2010

YAŞAM; EN GÜZEL FİLM...


Aslında önceden yazdığım fakat bir türlü ekleyemediğim bu yazıyı sonunda ekledim :) Üzerinden biraz zaman geçti ama benim için anlamını yitirmedi. İşte o yazı :

Hayatım film olsun istiyorum bazen ya da roman. Ne güzel olurdu. İnsanın kendine dışarıdan bakmaya çok ihtiyacı var bence. Yaptıklarımı, belki de kendimin bile hatırlamadığı birçok şeyi izlemek. Nasıl bir duygu acaba? Öncesinde heyecan verici olduğu kesin ama insan herşeyle yüzleşmeye hazır mı acaba? Görmediklerini görmeye...
Bunu gerçekten isterdim. Ama mümkün olduğunca objektif olmasını da isterdim. Bu hayatımda alabileceğim en güzel hediye olurdu herhalde. Hayatımı anlatan bir film ya da roman... Kimbilir farkında olmadan yaptığımız ne çok şey var. Bir de bunların bedelini ödedik tabi. En ağır olanı da bu olsa gerek;farkında olmadan yaptıklarının bedelini ödemek. İşte bu ve bunun gibi birçok hüzün verici olayla birlikte yine hatırladığımız, hatırlamadığımız tüm sevinçleri, kahkahaları bir dizi görüntü olarak izlemek, dışarıdan biri gibi. Bu çok tuhaf. Bu imkana sahip olmuş insanları gerçekten çok şanslı görüyorum. Ama yaşananları onlara sormak gerek.
Son gittiğim film 'Melekler ve Kumarbazlar' gerçek bir yaşam öyküsü. Filmden çıktıktan sonra, gerçek kişilerin filmi izlemeye nasıl katlanabildiklerini düşündüm. Aslında yaşamlarının tamamı değil, sadece yaşamlarından bir kesitti anlatılan ama tüm yaşamlarını değiştirmeye yetmişti. Böylesine ciddi bir olayı film olarak izlemek gerçekten yürekli olmayı gerektirir.
Nihayetinde çok iyi düşünüp, iyi karar vermek gerek. Haa benim gibi nasıl olursa olsun bu benim hayatımdı izlemeye değer diyorsanız o başka, inşallah olur.
02/01/2010

YENİ YIIIIIILLLLL







Daha Aralık ayının ilk günü içimi kaplamıştı yeni yıl sevinci.Yeni yıl hep yeni başlangıçları çağrıştırmıştır bana, hayatımdaki sürpriz değişiklikleri vs.
Yeni yılın yaklaşması mutluluk verir bana heyecanla kaplanır içim.Yılbaşı kutlaması, bahanedir sevdiklerinle birlikte eğlenmek için, piyango biletleri; herkesin yeni yıl umudu. Yılbaşı çekilişi, kimin kime çıktığını merak ettiğimiz hatta meraktan çatladığımız :) Ne alsam diye düşünerek yeni yıla kadar geçirdiğimiz heyecanlı günler ve yılbaşı günü akşam üzerleri yaşanan tatlı telaş, sokaklarda koşuşturan insanlar ve belki de kar yağışının ilk anları...
Daha şimdiden herkese sağlıklı,mutlu, huzurlu,başarılı, güzel sürprizlerle dolu bir yıl diliyorum. Yeni yıl için dilenen tüm dileklerin kabul olması dileğiyle.
Hoşgeldin 2010.Hoşgeldin Yeni Başlangıçlar. Hoşgeldin Şans. Hoşgeldin Başarı...
27/12/2009

PİŞMANLIK ÜZERİNE...


Neden pişman olur insan?
İstedikleri olmadığı için mi yoksa zamanı geri döndüremediğinden mi? Zamanı geri döndüremeyeceğini bilmek ve buna rağmen pişmanlık duymak biraz tuhaf değil mi?
Sanırım engellenemez bir durum bu. Beyin olanları algılasa da kalp pişmanlık duymakta...
Ama her şey bir süreç gerektirmiyor mu? Pişmanlığa bir sebep zamanı geri döndürememekse, pişmanlığın bir ilacı da 'biraz zaman' değil mi? İşte o 'biraz zaman' bitip tükenmek bilmez. İnsanın ömründen yıllar alır bazen. Bazen birkaç ay bazen birkaç yıl sürer ama ömrünü alır insanın.
Oysa kalp kabullense zamanın durmadığını, geri gelmeyeceğini ve geleceğe dönse yüzünü, umutla baksa ileriye, heyecanla, merakla beklese olacakları. Yok ama olmaz, ille de o pişmanlık duygusu yaşanacak, insan yıkılacak, dalıp gidecek uzaklara, şarkılar çalacak o duymayacak, herkes eğlenirken o geçmişi hesaplayacak. Kimbilir kaç senaryo yazacak geçmişe dair. Farklı sonlar üretecek. Evet böyle olacak ve o 'biraz zaman' ilaç olduktan sonra insana, çıkardığı dersler yanına kar kalacak.
Yaşanan her şeyin bir amacı var hayatta. Başa gelen ne ise dolu dolu yaşanmalı, sevinçler de pişmanlıklar da.
Ve yaşanan pişmanlık da olsa her şey yaşamaya değer bu hayatta.
27/12/2009

KİME NE KADAR DEĞER?

Siz de 'bir türlü fırsatım olmadı, zaman bulamadım kusura bakma' bahanesini sık kullananlardan mısınız? Evet bahane diyorum, çünkü bu benim için gerçek bir bahane.

Ben planlı hareket eden insanların bu cümleyi çok sık kullandıklarını sanmıyorum. Elbet arasıra böyle durumlar olur. Fakat bunu hayatında rutin olarak kullanan insanlarla dolu etrafımız.

Kimimiz gerçekten çok planlı, ne kendi işini aksatır ne de verilen sorumlulukları. Kimimiz kendi işini aksatsa da arasıra, verilen sorumluluğu anında yapmayı görev edinmiştir kendine ki en çok zarar görenler bu tipler bence. Kimileri ise yazının başında söylediğim gibi bahanesi sabit olanlar.

Ama asıl marifet tüm bu yoğunluk arasında da sevdiklerine zaman ayırmak, sana değer verenlere hakkını vermek ve bahaneleri sabitlememek. Karşımızdaki insan bunu biraz olsun hakediyordur herhalde.

Bazen öyle anlar olur ki, gerçekten çok ince düşünürsünüz, biraz mutluluk herkese çok iyi gelir diyerek güzel bir jest yaparsınız. Bu bazen bir gülümseme, bazen bir kahve ki kahve bahane. Sonra bir bakarsınız karşınızda sabit bahaneler. Bu size değer verene yapılacak en büyük haksızlık, size açılan mutluluk kapısına ise büyük bir kilit bence.

Gelin şu karmaşanın içerisinde bize verilen değerlere sahip çıkalım, hakkını verelim. Gelin biz de sevdiklerimize,yakınlarımıza,arkadaşlıklarımıza,dostluklarımıza değer veren olalım.

Sabit bahanelerimizi, gerçek anlamını kazandığı, nadir anlarda kullanalım. Unutmayalım zamanın değeri; paha biçilemez.

21/12/2009

RENGİ NARÇİÇEĞİ


Penceremde parmaklıklar, ardında bir tomurcuk. Narçiçeği rengi, ama dikenli.

Yavaş yavaş açtı. Baktım gün gün. Büyüdü, açtı. İzledim, sadece baktım. Perdeyi araladım ilk onu gördüm. Perdeyi aralarım ilk onu görürüm.

Şimdilerde bir başka duruyor. Sabit değil artık rüzgar savuruyor biraz, biraz da damlalar üzerinde . Hala narçiçeği rengi.

Ama kökü sağlam. Penceremin önünden alamazlar onu. Ne rüzgar ne yağmur. Ben ne zaman perdeyi aralasam onu görürüm. Gülümsetir beni, selam verir, selamlaşırız. Hele bir de güneş vurdu mu üzerine…

Biraz daha yaklaşınca gördüm ki, başkaları da var, aynı kökten. Kimi tomurcuk, kimi serpilmiş. Yine de o başkadır. İlk gördüğümdür o, ilk karşılaştığım.

O kadar güzel ki, etkiliyor insanı. Gayet sıradan bir şekilde perdeyi açıyorum. Onu görünce karşımda, derin bir nefes alıyor bedenim, yüzümdeki gülümsemeyi hissediyorum.

Huzur olsa gerek bana yaşattığı. Bu yüzden sırf ona bakmak için de açtığım oluyor perdeyi, ama çoğu zaman öylesine…

Hiç düşünmezdim, kimilerine göre çok sıradan olan bu görüntünün beni bu kadar etkileyeceğini. Planlı bir huzur değil bu. Beklemediğin, aklına bile getirmediğin, sadece görünce anladığın.

Cazibesi de bu olsa gerek. Beklenen, planlanan olmadığından. Benim için sürpriz olduğundan.

Belki de en safı beklenmeyen olanıdır huzurun. Herkese dilerim böylesini. Şimdi etrafına daha dikkatli bakanlarınız olur belki. Kimbilir belki de yakınlardadır fark edilmeyen...
18/12/2009

BAŞLANGIÇLAR ÜZERİNE...

Ne güzeldir yeni başlangıçlar. Mutluluk verir insana. Devamı emek ister, yürek ister, bazen gözyaşı ister. Sonuçlarını alırız sonra. Gurur olur verdiğimiz emek, koyduğumuz yürek, akıttığımız gözyaşları.
Bazen bir çiçek açar saksıdaki güzel, bazen yağmur sonrası güneş, bazen en sevdiğin çikolata, bazen çocukluğunun şarkıları... Birden bir mutluluk yayılır bedenine, en güzel başlangıçtır bu. Sonrası gelir.Kocaman gülümsersin karşındakine tanıdık, tanımadık.O da kendine gelir birden, mutluluk nefes alır bedeninde. Derken yüreğin dokunur zincirin kimbilir taa neresindekine.
Ben de bir başlangıç yaptım. Şimdi sıra emek harcamakta, yüreğini koymakta, belki hüzün belki de sevinç gözyaşı akıtmakta.
Tüm bunlar tartışılır belki ama benim için tartışmasız tek şey var; o da BÜTÜN BAŞLANGIÇLARIN HEYECAN VERİCİ OLDUĞU.

13/12/2009