13 Şubat 2010 Cumartesi

SEDEF ÇİÇEĞİ

Mahkeme salonunda, seksen yaslarindaki yasli çiftin durumu içler acisiydi.Adam inatçi bakislarla, suskun ninenin aglamaktan iyice çukurlasmis gözlerini ve bikkin bakislarini süzüyordu.Hakim tok sesiyle, yasli kadina: "Anlat teyze, neden bosanmak istiyorsun?" Yasli kadin, derin bir nefes çektikten sonra bas örtüsüyle agzini aralayip, kisilmis sesiyle konusmaya basladi."Bu herif yetti gayri, 50 yildir bezdirdi hayattan..." Sonra uzunca bir sessizlik hakim oldu, mahkeme salonunda... Sessizlik, bu tür haberleri her gün manset yapan gazetecilerden birinin flasiyla bozuldu. Kim bilir nasil bir manset atacaklardi, yasanmis 50 yilin ardindan? Çok sayida gazeteci izliyordu davayi... Kadin neler diyecekti ? Herkes, onu dinliyordu. Yasli kadinin gözleri doldu ve devam etti: "Bizim bir sedef çiçegi vardi çok sevdigim... O bilmez... 50 yil önceydi.. O çiçegi bana verdigi çiçekler arasindan kopardigim bir yapragi tohumlamistim, öyle büyüttüm. Yavrumuz olmadi onlari yavrum bildim. Bir süre sonra çiçek kurumaya basladi.O zaman adak adadim. Her gece günes açmadan önce, bir tas suyla sulayacagim onu diye... Iyi gelirmis derlerdi. 50 yil oldu, bu herif bir gece kalkip bir kerede bu çiçegi ben sulayayim demedi. Taa ki geçen geceye kadar...O gece takatim kesilmis uyuyakalmisim... Ben, böyle bir adamla 50 yil geçirdim. Hayatimi, umudumu, herseyimi verdim. Ondan hiçbirsey görmedim. Bir kerecik olsun, benim bildigim görevlerden birisini yapmasini bekledim.Onsuz daha iyiyim, yemin ederim." Hakim yasli adama dönerek; "Diyecegin birsey var mi, baba?" dedi. Yasli adam bastonla zor yürüdügü kürsüye, o ana kadar suçlanmis olmanin utangaçligini hissettiren yüz ifadesiyle, hakime yöneldi. Tane tane konustu: "Askerligimi Reisicumhur köskünde bahçivan olarak yaptim. O bahçenin, görkemli görünümüyle büyümesi için emeklerimi verdim. Fadime'mi de orada tanidim. Sedefleri de... Ona en güzel çiçeklerden buketler verdim. Ilk evlendigimiz günlerin birinde, boyun agrisi nedeniyle, onu hekime götürdüm. Hekim çok uzun süre uyanmadan yatarsa; boynundaki kireç sertlesir, kötülesir dedi. Her gece uykusunu bölüp uyansin, gezinsin dedi. Hekimi pek dinlemedi bizim hatun... Lafim geçmedi... O günlerde, tesadüf, bu çiçek kurumaya yuz tuttu. Ben ona: "Gece çiçek sularsan geçer dedim. Adak dilettim... Her gece onu uyandirdim ve onu seyrettim. O sevdigim kadini, yavrusu bildigi çiçekleri sularken seyrettim. Her gece, o çiçek ben oldum sanki..." dedi adam. O yastaki bir adamdan beklenmeyecek ifadelerle... "Her gece, o yattiktan sonra uyandim. Saksidaki suyu bosalttim. Sedef, gece sulanmayi sevmez, hakim bey... Geçen gece de... Yaslilik... Ben de uyanamadim. Uyandiramadim... Çiçek susuz kalirdi ama kadinimin boynu yine azabilirdi. Suçlandim...Sesimi çikartamadim..." O anda gazeteciler dahil, mahkeme salonundaki herkes agliyordu...

Bu öyküyü günceliçerik.blogcu dan aldım.

1 yorum:

  1. merhaba,
    bizim gittiğimiz turlar iki tane oldu.pronto ve jolly. ikiside benzerdi. ama dediğim gibi turları seçmiyoruz . çünkü kendimiz daha iyi geziyoruz. ilkine turla gezdik. onda bile ilk gün bizi 3 saat gezdirip serbest bıraktılar.yine kendi kendine gezmiş olduk. praga turla gittik. 2.gün karl valory'e ekstra gezi vardı. adam başı 60 euro du. eşime buraya kendimiz gidelimdedik. araştırıp toplam 2 kişi 15 euroya gittik. sonuçta daha ucuza gelyor. turların mantığı zaten sizi şehir dışı otellerde konaklatıp onlara bağımlı kalmanızı istiyorlar. biraz cesaret lazım. dilde çok önemli değil. bizim ingilizcemizi görsen, lise de öğrenilen kadar. önemli olan gideceğin yer hakkında daha önceden bilgi toplaman. başka soruların olursa seve seve yanıtlarım, ne demek..

    YanıtlaSil